I- GİRİŞ:
Merhaba arkadaşlar. Bildiğiniz üzere düğünlerde evlenen kişileri kutlamak amacıyla çiftlere takı takılması bir gelenektir. Ne var ki, evliliğin sona ermesi durumunda bu takıların kime ait olacağı sorunu yaşanmaktadır. Bu takılar kime aittir? Hangi tarafca bu takının hediye edildiğinin bir önemi var mıdır? Yada takı geline veya damada takıldı, bu sonucu değiştirir mi? Hangi taraf neyi ispatlamakla yükümlüdür? Tüm bu sorular ve fazlasına videomuzda cevap bulacaksınız.
Öncelikle şunu söyleyelim, düğün takılarının kime ait olacağı konusunda mevzuatımızda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla konu Yargıtay kararları ile aydınlatılmış ve geldiğimiz noktada durum şu şekildedir: Kim tarafından yani kız tarafı veya erkek tarafının takması önemli değil, ve kime takılırsa takılsın yani geline veya damada takılmış olmasının da bir önemi yok, düğün takıları kadına aittir. Kural budur.
Yalnız bunun sadece şöyle istisnaları olabilmekte. Mesela bir Yargıtay bir kararında erkeğe düğünde hediye olarak takılan kol saatin erkeğe ait olduğuna karar vermiştir. Yine başka bir kararında da; erkeğe takılan bir künyenin (üzerinde erkeğin isminin yazılması sebebiyle) bunun da erkeğe ait olduğuna karar verilmiştir. Ama az önce de söylediğim gibi bunlar istisna olup; kural takıların kadına ait olmasıdır.
Aslında takıların kime ait olduğu noktasında evlilik devam ettiği sürece genel itibarıyla bir sorun olmayabilir. Ama boşanma söz konusu olduğunda ve de bu çekişmeli bir boşanma ise, artık takıların kime ait olduğuna dair ihtilaf yaşanması muhtemeldir. Peki boşanma davasında takı konusundaki talepler nasıl yapılır, şimdi bunu konuşalım.
Öncelikle şunu söyleyelim; düğün takıları ile ilgili talepler, boşanma davası ile birlikte ileri sürülebileceği gibi boşanma davasının kesinleşmesinden sonra ayrı bir dava ile de ileri sürülebilir. Ama uygulamada genelde takıya ilişkin talepler boşanma davası ile birlikte talep edilmektedir.
Düğün takıları ile ilgili açılan davanın terditli (kademeli) dava şeklinde açılmasında yarar vardır. Yani, ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmaması halinde takıların bedelinin ödenmesine karar verilmesi istenmelidir. Örneğin, “30 bilezik, 50 tam altın, 100 çeyrek altından ibaret düğünde takılan ziynet eşyasının aynen iadesi, aynen iade mümkün değilse bunların bilmem kaç bin TL olan bedelinin ödenmesi şeklinde talepte bulunulmalıdır.
Şimdi bu davalardaki ispat konusu üzerinde duralım. Bu davalarda ispat yükü kimdedir. Kim neyi ispatlamakla yükümlüdür. Bunu konuşalım.
Türk Medeni Kanuna göre, kural olarak taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların ispatlamakla yükümlüdür.
** Dolayısıyla madem takılar kadına ait, o zaman kadın ne kadar takısı olduğunu ispatlamak zorundadır. Peki bunu nasıl ispatlayacaktır. Biraz da bunun üzerinde konuşalım. Burada mahkeme, özellikle düğün fotoğrafları ve düğün cd si üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmakta; yine bu konuda tanıkları da dinleyebilmektedir. Nihayetinde buradan gelen rapor doğrultusunda da talep edilen takıları tespit etmekte ve buna göre hüküm kurmaktadır.
** Peki, takılar kadına ait dedik. Erkek de, bu takıların kadına ait olduğunu kabul etmekle birlikte bozdurulduğu ve evlilik birliği içerisinde ortak ihtiyaçlar için harcadığını söylüyor. Bu durum sonucu değiştirecek midir? Buna rağmen kadın, bu takıların bedelini talep edebilecek midir. Bu konuda yargıtayın görüşü çok nettir.
Takıların; düğün için yapılan borçlanmalara veya evlilik içinde ortak ihtiyaçlara veya müşterek çocuğun eğitimine vb. gibi nedenlerle elden çıkması halinde dahi kadının boşanma halinde düğün takılarını veya buna tekabül eden bedeli erkek eşten talep hakkı vardır.
Bunun tek istisnası; Kadının düğün takılarını tamamen, özgür iradesiyle ve “iade edilememek” şartıyla erkeğe vermiş olmasıdır. Artık bu durumda takıları geri isteyemez. Ancak erkek, yargılama esnasında takıların iade edilmemek üzere kadın tarafından kendisine verildiğini ispatlamak zorundadır. Bunun ispatı ise çok zor ve neredeyse imkansızdır. Zira, kimse karısından düğün takılarını isterken bunların iade edilmemek şartıyla geri alındığına dair yazılı birşey almaz. Bu konuda tanık bulmak da zordur.
Kaldı ki; Yargıtay bu konuda erkeğin annesinin tanıklığını da kabul etmemektedir. Dolayısıyla kadının mahkemede ben bu takıları geri beklemeksizin kocama verdim demesi halinde, evet artık erkek bunları iade yükümlülüğünden kurtulacaktır. Ama kadının mahkemede bunu kabul etmemesi durumunda, erkeğin bu durumu ispatlaması gerçekten çok zordur.
**Bu davalarda ispat konusunda çıkan en büyük ihtilaflardan biri de; kadının evden ayrılması durumunda ziynet eşyalarının erkek de kaldığını, erkeğinse kadının giderken bunları götürdüğünü iddia etmesi durumudur.
Hayat deneylerine göre olağan olan, bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması veya onun tarafından evde muhafaza ediliyor olmasıdır. Diğer bir deyimle bunların erkeğin zilyetliğine bırakılmış olması olağana ters düşer. Dolaysıyla, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi her zaman mümkündür. Bu nedenle de, ziynet eşyaları kural olarak kadının üzerinde kabul edilir. He bunlar zorla elinden alınmışsa veya farklı bir durum oluşmuşsa artık artık kadının bu durumu ispatlaması gerekmektedir.
Evet bugün de videomuzun sonuna geldik.