I. GİRİŞ:
743 sayılı eski Türk Medeni Kanunu’nda kabul edilen yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejiminde, uygulamanın geliştirdiği katkı payı kavramı bir kenara bırakılırsa, evlilik birliğinde sahip olunan mallardan çalışmayan kadının hiçbir hakkı bulunmamaktaydı. Kadının ev işleri yapması, çocuk yetiştirmesi gibi emekleri karşılıksız kalmaktaydı. Bu olumsuzlukları gidermek amacıyla yeni yasada edinilmiş mallara katılma rejimi düzenlendi. Ancak, rejimin uygulanması ve tasfiyesi karışık olduğundan bu makalemizde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda kabul edilen mal rejimlerini ve tasfiyesini inceleyeceğiz.
II. MAL REJİMİ KAVRAMI:
Mal rejimi kavramı ile eşler arasında, eşlerin mallarının tabi olduğu hukuki rejimi, malların yönetimini, eşlerin birbirlerinin mallarının üzerinde hak ve yetkileri ile borçlardan sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler anlaşılır.
III. MAL REJİMİ TÜRLERİ:
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabının birinci kısmının dördüncü bölümünün başlığı “Eşler Arasındaki Mal Rejimi” dir. Bu bölümün ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci ayırımları; sırasıyla “Edinilmiş Mallara Katılma”, “Mal Ayrılığı”, “Paylaşmalı Mal Ayrılığı” ve “Mal Ortaklığı” başlıklarını taşımaktadır.
IV. MAL REJİMİNDE YÜRÜRLÜK:
4722 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 10/1 maddesinde; Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi aynen devam eder. Eşler, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir rejimi seçmedikleri takdirde 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar. Kanun’un emredici bu hükmü uyarınca ve aynı Kanun’un 10/3. maddesine göre eşler, ancak yukarda öngörülen bir yıllık süre içerisinde yapılmış bir mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin evlenme tarihinden itibaren geçerli olacağını kabul edebilirler. Söz konusu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; taraflar geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında Kanunun tanıdığı başka seçimlik bir mal rejimini (mal ortaklığı, mal ayrılığı ya da paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemez ve belirleyemezler. Dolayısıyla, böyle bir seçim hükümsüz olup, kamu düzenine dair bu yasal sınırlama sözleşme serbestisi kurallarına dayanılarak aşılamaz. Edinilmiş mallara katılma rejimi dışındaki diğer mal rejimlerinin benimsenmesine dair sonradan yapılan sözleşmeler; ancak ileriye etkili olarak geçerli olur ve yapıldığı tarihten sonraki dönem için sonuç doğurur. Örneğin; Eşler, 20.07.1979 tarihinde evlenmiş, mal rejimi kocanın 02.03.2004 tarihinde vefatı ile sona ermiştir (TMK m. 225/1). Eşler arasında 25.12.2002 tarihinde Noterde ‘Düzenleme Şeklinde Mal Ortaklığı Sözleşmesi’ imzalanmıştır. Evlilik tarihinden eşler arasında sözleşmenin yapıldığı 25.12.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 Sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği 02.03.2004 tarihine kadar ise, sözleşme uyarınca mal ortaklığı rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Kanun’un m. 10, TMK m. 202).
V. MAL REJİMİNDE TASFİYE:
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime dair hükümler uygulanır (TMK m. 179). Örneğin; eşler, 17.11.1975 tarihinde evlenmiş, 29.08.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne dair hükmün, 26.01.2015 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. 1450 parsel sayılı taşınmazın 25/100 hissesini koca 19.11.1986 tarihinde satın almış, daha sonra 03.09.2002 tarihinde 5/100 hisse satın alarak toplam tasfiyeye konu 1 parsel sayılı taşınmazda koca 30/100 hisseye sahip olmuştur. O halde, 19.11.1986 tarihinde satın alınarak koca adına tescil edilen 25/100 hisse kişisel mal (TKM m. 189) buna karşın 03.09.2002 tarihinde satın alınarak koca adına tescil edilen 5/100 hisse ise edinilmiş maldır TMK m. 222). Bu durumda, mal ayrılığı döneminde edinilen 25/100 hisse yönünden katkı alacağına, edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinilen 5/100 hisse yönünden ise katılma alacağına hükmedilir.
VI. MAL REJİMİ SEÇİMİ:
Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. Ancak, taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler (TMK m. 205/1).
VII. YASAL MAL REJİMİ :
A) EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ :
Genel Yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir (T.M.K. m. 202).
Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK 222. m).
B) EDİNİLMİŞ VE KİŞİSEL MAL AYRIMI:
“Mal” tabirinden, eşlerin sahip oldukları ve mal rejiminin tasfiyesi davalarında konu edilebilecek, ekonomik değeri bulunan taşınır-taşınmaz varlıkların tamamının anlaşılması gerekmektedir.
4721 Sayılı TMK ile kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar (4721 sayılı TMK m. 218). Edinilmiş mal, her eşin mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği mal varlığı değerleridir (TMK’nın 219. m). Edinilmiş malı tanımlayan TMK’nun 219. maddesi uyarınca ”bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır: 1.Çalışmasının karşılığı olan edinimler, 2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, 3. Çalışma gücünün kaybı sebebiyle ödenen tazminatlar, 4. Kişisel mallarının gelirleri, 5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.” şeklindedir. Her ne kadar edinilmiş malların ne olduğu Yasa’da tahdidi olarak sayılı değilse de, bir malın edinilmiş mal olup olmadığının belirlenmesinde mal rejimine dair diğer hükümlerinde dikkate alınması gereklidir. Kişisel mallar ise, 4721 sayılı TMK’nın 220. maddesinde sayılmıştır. Buna göre; “1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, 2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, 3. Manevi tazminat alacakları, 4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.” kanun gereğince kişisel mal sayılırlar.
C) EDİNİLMİŞ MAL REJİMİNDE KATILMA ALACAĞI:
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Değer artış payı alacağı ise; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır ( 4721 Sayılı TMK 227 m ).
Değer artış payı ve artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
D) EDİNİLMİŞ MAL REJİMİ TASFİYESİNDE AİLE KONUTU VE EV EŞYASI:
Kural olarak edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu süreçte rejimin sona ermesi halinde, eşin isteyebileceği hak bir alacak hakkıdır. Diğer bir ifade ile katılma alacağı ayın olarak istenemez. TMK. nun 240. maddesinde bunun istisnaları düzenlenmiştir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Aile konutu ve ev eşyası” başlıklı 240. maddesinde aynen; “Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır. Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. Sağ kalan eş, miras bırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz…” hükmüne yer verilmiştir. Aile konutu, resmi evli eşlerin birlikte seçtikleri ve ortak aile yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantılarını buna göre düzenlemeyi amaçladıkları konuttur (TMK’nun m. 186, HGK 28.09.2011 tarih, 2011/556 ….). Ayrıca, aile konutu ölen eşin kişisel malı ise sağ eş lehine mülkiyet hakkı tanınmamaktadır. Örneğin; 3 nolu mesken eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 13.07.1992 tarihinde satın alınıp ölen eş adına tescil edilmiş olması nedeniyle ölen eşin kişisel malı olduğundan sağ kalan eşe mülkiyet hakkı tanınamaz.
TMK. nun 652. maddesinde ise, eşler arasındaki mal rejimi ne olursa olsun sağ kalan eşin tereke malları arasında yer alan konut veya eşya üzerinde mirastan kaynaklanan ayni hakkı düzenlenmektedir. TMK. nun 240. maddesi gereğince sağ kalan eşin konut ve ev eşyası üzerinde ayni hak isteğinde bulunabilmesi için bazı koşulların varlığı aranmaktadır. Örneğin, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin bulunması, katılma rejiminin ölüm sebebiyle son bulması, sağ kalan eşin olması, sağ kalan eşin katılma alacağının doğması ve sağ kalan eşin ayni hak talep etmesi gibi koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. TMK. nun 652. maddesi gereğince, sağ kalan eşin konut ve eşya üzerinde ayni hak istemesinin koşulları ise; ölüm olması, sağ kalan eşin varlığı, mirasçı olması, tereke malları arasında eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya eşyanın bulunması ve sağ kalan eşin ayni hak talep etmesidir. Açıklandığı üzere, TMK. nun 240 ve 652. maddelerinin uygulama alanları ve koşulları farklı bulunmaktadır. Katılma alacağı yok ise, mülkiyet hakkının tanınması TMK’nun 240. maddesi gereğince istenemez. TMK. nun 652. maddesine dayanan ölüm halinde ise, mal rejimi türü ne olursa olsun konut ve eşya üzerinde sağ kalan eşin ayni hakkı tanınmıştır. (TMK. nun 240. maddesinde yer alan benzer hüküm TMK. nun 255 (paylaşmalı mal ayrılığı rejimi) ve 279. (mal ortaklığı rejimi) maddelerinde öngörülen mal rejimlerinde de yer almıştır.) Diğer bir deyişle sağ kalan eşin TMK. nun 240. maddesi gereğince mülkiyet hakkını talep edebilmesi için bu rejimin tasfiyesi sonucunda ölen eşten alacaklı olması gerekir. Aksi halde bu hakkı talep edemeyecektir. TMK.nun 652. maddesinde, az önce değinildiği gibi böyle bir koşul söz konusu değildir. Miras hakkı karşılığında mülkiyet hakkının tanınması istenilebilmektedir.
E) EDİNİLMİŞ MAL REJİMİNİN TASFİYESİ:
Öncelikle ifade etmek gerekirse, eşler boşandığında veya eşlerden birisi vefat ettiğinde kendiliğinden bir tasfiye işlemi yapılıp mal varlığının yasal rejim hükümleri doğrultusunda paylaşılması söz konusu değildir.
Katkı payı alacağı , değer artış payı, artık değere katılma alacağı gibi mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalar kural olarak bir paylaşım davası değil; kişisel hakka dayalı, para alacağına yönelik, nispi harç ve nispi vekalet ücretine tabi olan bir nevi alacak davalardır. Dava, 6100 sayılı HMK anlamında belirsiz alacak davasıdır.
F) MAL REJİMİ TASFİYESİNDE TARAFLAR:
Mal rejimi tasfiye davası, önce ölen eşin mirasçıları tarafından sağ eş ya da sonra ölen eşin mirasçılarına yahut sağ eşin ya da sonra ölen eşin mirasçıları tarafından önce ölen eşin mirasçılarına karşı açılabilir.
G) MAL REJİMİ TASFİYE DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME:
– Görevli Mahkeme, Evlilik ve buna bağlı eşlerin tabi olacağı mal rejimi ilişkisi; Türk Medeni Kanunu’nun Aile Hukuk başlıklı ikinci kitabında düzenlenmiştir. 4787 Sayılı Aile Mahkemeleri’nin kuruluş, Görev ve Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 4/1 maddesine göre; ” 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından doğan dava ve işlerde ” Aile Mahkemesi ” görevlidir.
– Yetkili Mahkeme, TMK. nun 214. maddesinde gösterilmiştir. Buna göre; Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi; Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda bu davalarda yetkili olan mahkeme; diğer durumlarda ise davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Ğ) MAL REJİMİ TASFİYESİNDE ÖN ŞART:
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer. Yargıtay’ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının davaya konu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir.
Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda usul ekonomisi gereğince (6100 s.lı HMK’nun m. 30) bekletici mesele yapılmalıdır.
Bu tür davalarda mal rejiminin sona ermemiş ve sona erdirecek davanın da henüz açılmamış olduğunun anlaşılması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir.
Ancak kişisel mal kapsamına giren ziynet eşyası gibi malların aynen iadesi veya bedellerinin tahsiline yönelik açılan davalarda , mal rejiminin sona ermesine ilişkin bir bekletici mesele yapılması durumu sözkonusu değildir. Eşya iadesi veya bedelinin tahsiline yönelik davalar mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalardan sayılmamaktadır. Bu sebeple bu tür davalar mal rejimi sona ermeden önce de her zaman açılabilir.
H) MAL REJİMİ TASFİYESİNDE ZAMANAŞIMI:
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda mal rejiminin tasfiyesi davaları için her hangi bir zamanaşımı düzenlemesi getirilmemiştir. Bu durumda, aynı kanunun 5. maddesi yollamasıyla 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulanmalıdır. Zira, TBK’nun 646.maddesine göre, Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir. TBK’nun 146.maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. Yargıtay uygulamalarında da, mal rejiminin tasfiyesi davalarında on yıllık genel zamanaşımı süresi kabul edilmektedir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (17.04.2013 tarih ve 2013/8-375 E. 2013/520 K. sayılı kararı) kabulü de bu yöndedir. TBK’nun 149/1.maddesine göre, zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Aynı kanunun 153/3.maddesine göre de, evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa da durur.
I) MAL REJİMİ TASFİYESİNDE EVLİLİK DIŞI İLİŞKİ (BİRLİKTE YAŞAMA):
4721 sayılı TMK’nun evlenmeyi düzenleyen 134 vd. maddelerine göre, evlilik resmi evlendirme memur önünde yapılır ve ondan sonra taraflar evli kabul edilir. Kanun’un tanıdığı ve kabul ettiği evlenme şekli dışında gerçekleşen birliktelikler ne ad altında olursa olsun, evlilik olarak değerlendirilemez. Medeni Kanunun, evlilik saymadığı birliktelikler sırasında edinilen mallara yönelik olarak da, mal rejiminin tasfiyesine dair kurallara ve değerlendirmelere dayanılarak katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı ve katılma alacağı talebinde bulunulamaz. Mal rejiminin tasfiyesi davasına konu edilebilmesi için, malvarlığının mal rejiminin devamı süresince edinilmiş olması veya evlilik öncesi edinmekle birlikte ödemelerinin tamamının ya da bir kısmının mal rejiminin devamı süresince yapılmış olması gerekir. Buna göre, önceden edinilen malvarlığının, mal rejiminin içine sarkan ödemesinin bulunmaması durumunda eşler arasındaki uyuşmazlık mal rejiminin tasfiyesi kurallarına göre değil, Borçlar Kanunu hükümlerine göre çözüme kavuşturulur.
İ) ANLAŞMALI BOŞANMADA DURUM:
Anlaşmalı boşanmada artık değere katılma veya değer artış payından vazgeçilmişse (istenmediği belirtilmişse) yeni bir dava yoluyla istenemez ancak anlaşmalı boşanmada bu hususta açık bir hüküm yoksa ya da mahkemece kararın eki sayılan protokol bu yönde bir madde içermiyorsa katılma alacağı istenebilir. Yargıtay 8. HD 31.10.2017 tarih 2015/21775 E. 2017/14152 K. sayılı kararında ‘‘anlaşmalı boşanma davasındaki duruşmada her iki tarafın mal varlığı ile ilgili bir taleplerinin olmadığını imzalı beyanları ile belirtmeleri dikkate alınarak kullandıkları “malvarlığı” ifadesinin mal rejiminin tasfiyesini de kapsayacağından artık talebinde bulunulmasını hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi sonucuna ulaşmıştır.’’
J) MAL REJİMİ TASFİYESİNDE FAİZ:
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 239/3.maddesi hükmüne göre; aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına faiz yürütülür. Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi buna dair mahkeme kararının verildiği tarihtir. Katkı payı alacağına da dava ve ıslah tarihinden geçerli olarak faiz yürütülmesi gerekir.
K) HARÇ VE VEKALET ÜCRETİNİN HESAPLANMASI:
Dava değeri, davayı açan eşin (ya da mirasçılarının) alacağına isabet eden değer olup, bu değer üzerinden harca ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir.
VIII. TÜRK HUKUKUNDA SEÇİMLİK REJİMLER:
1- Mal Ayrılığı Rejiminde, eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını koruduğu gibi eşlerden her biri kendi borçlarından bütün malvarlığı ile sorumludur (TMK. m.242.). Buna göre eşler, mal ayrılığı rejimini seçtikleri takdirde evlilik birliğinin sona erme sürecinde herhangi bir tasfiye işlemine tabii tutulmayacaklar, boşanma neticesinde eşler hangi mallara malik iseler o mallara malik olmaya devam edeceklerdir. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar ise onların paylı mülkiyetinde sayılır (TMK m. 243).
2- Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi, eşlerden her birinin, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur (TMK. m.244. m). Evlilik süresince tıpkı mal ayrılığının özelliklerini gösteren bu rejim evlilik birliğinin sona ermesi ile birlikte tasfiye sürecinde şu hususlarda kendini gösterir :1-Her eş, diğer eşte bulunan malını geri alır. 2-Eşler bir mala paylı olarak malik iseler, malın kendisine verilmesinde üstün yarar olduğunu ispat eden eş, diğer eşin payını ödeyerek malın kendisine verilmesini isteme hakkına sahiptir.3-Her eş, diğer eşe ait paylaşma dışı mala katkı sağlamışsa (malın iyileştirilmesi, korunması vb.), katkısına karşılık gelen bedeli diğer eşten talep edebilir. 4-Evlilik birliğinin ortak kullanımında olan mallar ve yatırımlar eşler arasında eşit olarak paylaştırılır.
3- Mal Ortaklığı Rejimi, seyrek uygulanabilen bir mal rejimi türüdür. Bu rejimde, eşlerin kişisel malları birleşerek müşterek (ortak) bir mallar grubu haline gelmektedir. Ortaklık mallarında eşler arasında elbirliği mülkiyet esası geçerli olmaktadır. Eşlerin her biri ortaklığa koydukları malların miktarı ne olursa olsun, ortaklık malları üzerinde yarı paya sahip olurlar. Böylece genel mal ortaklığında eşlerin ortaklığa koydukları mallar üzerindeki bağımsız mülkiyet hakları ortadan kalkar. Artık eşler, ortaklık mallarında yarı yarıya elbirliği mülkiyet halinde malik olurlar. (743 Sayılı TKM. m.629, TMK. m.701) Mal ortaklığı rejiminde yasal kural, yarı yarıya paylaşım olmakla birlikte bunun yerine sözleşmeyle başka bir paylaşım yöntemini de kabul edebilirler. Ölüm halinde tasfiye yapılırken kural olarak, ortaklık malların yarısı sağ eşe, kalan yarısı da sağ kalan eşin miras hakkı saklı kalmak üzere ölenin mirasçılarına geçer (743 TKM m. 221, 222, TMK. m.276).